‘sosyal demokrat belediyecilik’ örneği..

“istanbul’un yaşanabilir en güzel ilçelerinden birisidir kadıköy..

ama yıllar geçtikçe kadıköy de çarpık yapılaşmadan ve yaşanan göçlerden etkilenir.. yavaş yavaş eski dinginliği yok olmaya başlar.. boş kalmış araziler yavaş yavaş dolmaya başlar..  son ağaçlar rant uğruna kesilir, yeşil alanlar yok edilir.. yerlerine plazalar, siteler, kocaman kocaman apartmanlar yapılır.. ‘parke taşı teorimi’ beni tanıyan az çok bilir.. parke taşı öldürücü bir virüs gibidir.. parke taşının girdiği yer katledilmeye başlanmış demektir.. parke taşının olduğu yerde tırnak içinde uygarlık vardır ama yeşillik ve doğa yoktur.. 

işte bizim kadıköyümüz de zaman içinde rantın en çok döndüğü ve para babalarının ve siyasetçilerin uğruna çok kavga ettikleri bir yer oldu..

kadıköy’ün seçimlerde rengi hep bellidir.. belediyesi yıllardır ‘sosyal demokrat’ olduğunu iddia eden partilerin elinde olmuştur.. sağ bir partinin belediye seçimlerini en son ne zaman kazandığını kimse hatırlamaz bile.. sağ partilerin en güçlülerinin bile burada seçimi kazanması mucize bile değildir, imkansızdır.. zaten bu tırnak içindeki sosyal demokrat partilerin seçimlerdeki propagandası hep ‘ya onlar gelirse’ paranoyasıdır.. yahu siz varsınız yıllardır da ne oldu.. millete temcit pilavı gibi sunulur seçim propagandalarında bu paranoya.. vaatler vaatler.. hep seçim broşürlerinde kalır vaatler.. ‘sosyal demokrat parti’ zaten emindir kadıköy’ü ezici çoğunlukla açık ara alacağından, o yüzden sadece vaatte bulunurlar o da laf olsun diye.. ne yaparlar dört beş senede bir kaldırımlarınızı yenilerler, çöpünüzü kerhen toplarlar, sene de bir iki milli bayramda belediye başkanı en öne geçip fener alay düzenlerler.. budur işte o gelmesinden korkulan ‘diğerlerinden’ farkı.. yoksa özünde belediyecilik anlayışları aynıdır.. yeşil mi gördün kes biç, beton dik, parke taşı döşe.. başka bir hikayeleri, icraatları yoktur…

bu yazıyı yazmamın sebebine geleyim girizgahı kısa keserek.. bu arada yukarıda anlattığım partinin adaylarına doğruyu söyleyeyim ben de belediye seçimlerinde birkaç defa oyumu vermişimdir..

neyse ben yaklaşık 22 yıldır kadıköy’ün sahrayıcedid mahallesinde oturuyorum.. benim ‘kümes tarzı’ yaşam tarzı dediğim bir site içinde 22 yıldır yaşıyorum.. o mahalleye ilk taşındığımızda iki ana caddesinin yolları kırmızı topraklı yoldu.. ve yol boyunca uzun yeşil ağaçlar vardı.. şimdi gidip bakarsanız bağdat caddesi ile yarışan iki cadde görürsünüz.. her yer beton olmuştur ve insanlar ne de güzel ‘kırımızı toprağın’ ayakkabılarını, çoraplarını kirletmesinden kurtulmuştur..

işte bizim sitenin olduğu sokakta kadıköy’ün en geniş boş arazilerinden birisi mevcuttu.. bu arazi yıllarca halka açık spor kompleksi olarak kullanıldı.. arazinin bir bölümünde amatör kulüplerin ya da mahalleli gençlerin futbol oynadığı ışıklandırılmış toprak bir futbol sahası mevcuttu.. mahallemizin yaklaşık 20 yıl muhtarlığını yapan rahmetli ‘şadan batok’ amcamız çok emek vermişti o sahanın mahalleli tarafından ücretsiz olarak kullanılması için.. ama bir gün o tesisin kapısı demir zincirler ve asma kilitlerle kapatıldı.. hayırdır dedik ne oluyor.. efendim sevgili belediyemiz oranın bir para babasına ihale dilerek halı saha ve sosyal tesis olarak kullanılmasına karar vermiş.. böylece belediyemiz sevgili mahalle gençlerine çok güzel bir halı saha kazandıracakmış.. toprak sahadan kurtaracakmış pehh.. ha bana ya da başka birine soracak olsalardı alacakları cevap belliydi : toprak saha, halı sahadan milyon kere daha sağlıklıdır.. suni plastikten yapılmış yeşil halı saha birçok tehlike arz ediyorken toprak sahanın doğallığı dışında bir zararı yoktu.. ama rahmetli muhtarımızın ve mahallelinin mücadelesine rağmen belediye halka rağmen toprak sahayı bir güzel kepçelerle kazdırıp, beton döküp, suni mi suni bir halı döşetti.. ve tabelayı astılar kapıya : ‘saati şu kadar halı sahada maç keyfi..’ he ya maç keyfi.. ne keyif ne keyif..  ha mahallelinin direnişi sırasında direnişi kırmak için söylenen şuydu ‘mahalle gençlerine halı saha ücretsiz..’ yok ya yemezler kimi kandırıyorsunuz.. yalan ilk gün meydana çıktı hemen.. içeriye girip top oynamak isteyen gençlere bir kaba kuvvet gösterisi ve denilen şu gece 2 ile 5 arası mahalle gençlerine ücretsiz halı saha.. çok komik değil mi.. sabaha karşı maç keyfi.. neyse halı saha açıldıktan sonra halı sahanın yanındaki boşluğa bir et lokantası konduruldu, yıllardır mahalleli tarafından ücretsiz olarak araçlarını park ettikleri bölüm ise paralı otopark ve oto yıkamacı oldu.. işte size ‘sosyal demokrat belediyecilik’ anlayışından birinci perde.. nasıl güzel mi.. ‘aman ha diğerleri gelmesin’ diye verilen oyların neticesi..

neyse yıllarca bu arazi halı saha, lokanta, otopark ve oto yıkama olarak birileri tarafından kar amaçlı kullanıldı.. halk sokakta park yeri bulamayınca paşa paşa gidip oraya aracını koyuyor ve park parasını kuzu gibi ödüyordu..

sonra bir gün bir baktık bir arbede var bu arazide.. zabıtalarla tesislerin içindekiler arasında bir tartışma.. öğrendik ki belediye tahliye ediyor adamları.. bize ne yarın başkaları gelecektir bu tesisi işletmeye dedik.. uzaktan izledik.. adamları tahliye ettiler.. ama öyle olmadı işte.. ertesi gün belediyenin dozerleri girdi araziye.. halı sahayı, halı sahanın bin kişilik tribünlerini, içindeki binaları yıktı, yüzden fazla ağacı kökleriyle birlikte koparıp katlettiler.. hayırdır dedik koştuk.. merak etmeyin dediler eskisinden güzel bir tesis yapacak belediyemiz ‘sizler’ için.. iyi de o kadar ağacın günahı neydi be katiller.. ağaçları niye yok ettiniz.. arazi kapısında kilitlerle aylarca katledilmiş ağaçlar ve molozlarla dolu durdu.. biz bekliyoruz hep.. ama bir kıpırtı yok..

sonra öğrendik, meğer belediye ihaleye çıkarmış araziyi.. bir şirkete ‘yap işlet devret’ modeli bilmem kaç yıllığına kiraya veriyor araziyi.. ha ne mi yapacak şirket o araziye.. yok canım korkmayın suni halı saha, spor kompleksi filan değil : katlı otopark.. evet yanlış okumadınız.. yerin yedi kat dibine girecek şekilde bir katlı otopark.. neyse ülkemizin tanınan bir şirketi ihaleyi kazandı ve işe giriştiler.. inşaat sırasında mahalleli olarak çektiklerimizi fazla anlatmayacağım.. gürültü, çevre kirliliği filan hikaye.. kazılan dev inşaat çukuru nedeniyle bir sabah göçen yol nedeniyle oturduğumuz apartmanların çökme tehlikesini de anlatamayacağım.. hepsini sineye çektik bir şekilde.. çünkü senin tek başına koyduğun direnişin, tepkinin hiçbir anlamı yok.. üç beş kişi bağırır çağırırsın sonra kalkarlar utanmadan seni ‘onların, diğerlerinin adamları’ olarak gösterirler.. hoş  beni öyle gösteremeyeceklerini bilirler..

bizim sokaktaki o boş arazide iki yıla yakın süren katlı otopark inşaatı ve üstündeki lokanta mı market mi olacak bilemediğimiz dev yapının inşaatı geçenlerde bitme aşamasına geldi.. bir baktık sevgili belediyemiz bizim sokaklarda hummalı bir kaldırım çalışmasına girişti.. on yıldan fazla süredir değiştirilmeyen kaldırımlarımız sökülmeye başlandı.. iyi bizi hatırladılar kaldırımlarımızı yenileyecekler diye sevindik, gözlerimiz doldu.. ama ertesi gün bir baktık ki o da ne kaldırımlarımız eskisine göre otuz kırk santim daha geniş ve on santim kadar da yüksek yapılmaya başlanmış.. hayırdır dedik.. efendim ihtiyaç nedeniyle kaldırımlar genişletilmiş.. niye kardeşim niye.. dalga mı geçiyorsunuz siz insanlarla, ne ihtiyacı.. bu sokaktan günde geçen insan sayısı dört yüzü bulmaz ve aynı anda yürüyen insan sayısı beşi geçmez bu sokakta.. taksim meydanı ya da kadıköy rıhtımı değil ki burası aynı anda yüz kişinin yürüyebileceği kaldırımlar yapıyorsunuz.. biz bilmeyiz belediyedeki yetkililere sorun.. soralım dedik.. tabi o anda hala biz safça düşünüyoruz.. sonra bir gün jeton düştü, oynanan oyunu anladım.. sevgili belediyemiz bizi hatırladığı için değil yakında faaliyete girecek katlı otoparka rant yaratmak için kaldırımları yenilemeye başlamış.. insanlar gelip sokakta ya da kendi site otoparklarında araçlarını park edecek yer bulamayınca hop gel bakalım kucağımıza der gibi katlı otoparka gidip kuzu gibi geceliği on beş, yirmi liralardan arabalarını oraya park edecek.. bizim sokakta eskiden sağlı sollu iki araç park ettiği halde karşılıklı olarak iki araç rahatça geçebilirken şimdi insanlar yolun ancak sadece bir tarafına park edebiliyor ve sadece bir araç yoldan geçebiliyor.. işte anlı şanlı sosyal demokrat belediyecilik başarısı.. ayrıca söylenti şu ki sokağa tamamına park yasağı gelecekmiş.. araç park edenlerin araçları çekilecekmiş.. güler misin ağlar mısın.. otuz yıldır araç park edilen evinizin sokağı araç park edilemez hale gelecek.. sosyal demokrat belediyecilik anlayışının nadide örneklerinden birisi.. daha önce de defalarca böyle ‘güzellikler’ yapmışlardı pek sevdikleri ‘halkımız’ için.. mesela ne mi : kadıköy’ün bağrına bir hançer gibi saplanan otel inşaatı izni gibi.. iktidar partili büyükşehir belediyesi ile anlaşarak kadıköy’ün güzelim moda sahiline devasa iğrençlik abidesi otel inşaatına izin vermişlerdi.. bunlar milletin önünde birbirlerine atıp tutarlar.. ama kapılar kapandığında çıkarlar ortaktır.. yok birbirlerinden zerre kadar farkları..

neyse hemen bir şikayet yazısı döşenip belediyeye yolladım.. yakışmıyor size dedim.. ‘ispark rantçılarından’ ne farkınız kalıyor dedim.. o upuzun şikayet dilekçeme verilen yanıt ise tam bir komediydi.. efendim ‘biz ihtiyaç ve halkın talebi üzerine öyle bir çalışma yaptık..’ tek bir kelime yok otopark inşaatı vs hakkındaki iddialarım ile ilgili.. sessizlik.. başlarım sizin solculuğunuza da sosyal demokratlığınıza da.. ne farkınız var sizin diğerlerinden.. aynı kafasınız işte.. türkiye’deki belediyecilik anlayışı budur işte : rant yaratma, birilerini palazlandırma.. o birileri de hep ya yandaş ya da yakının olur..

biz öfke içinde kaldırım çalışmalarını izlerken bir baktık belediyemizin asfalt ekipleri geldi.. sokağın tüm asfaltını derince kazdılar.. tabi artık jeton hemen düşüyor bizde : derin kazıyorlar ki asfalt yol kaldırımlardan daha aşağıda kalsın.. bazı yüksek araçlar kaldırımların kenarına çıkıp park edemesinler.. oh ne güzel ya.. o sırada bir de bazı tehdit mektupları ortaya çıktı.. birileri geceleri yeni yapılan kaldırımların kenarına çıkıp park eden araçların sileceklerine bu tehdit mektuplarını yazıp bırakıyordu.. ‘aracını kaldırımın üstüne park etme sonra aracını çizerler..’ , ‘bu kaldırımlar araç park etmek için yapılmadı, yaya geçsin diye yapıldı.. aracını bir daha park ettiğini görmeyeyim..’ ama zerre kadar delikanlılık yok bu tehdit mektuplarında.. yiyorsa isim yazsana o mektupların sonuna.. isim yaz ki o mektupları fitirjin misali sana bir zerk edelim.. ama nerde o yürek.. canım rahat olun o yaptığınız kaldırımlara iki araç yan yana park ettiği gibi aynı anda dört beş yaya geçer.. otoban gibi kaldırım yaptınız rahat olun yahu..

ben ne mi yaptım.. belediyeye süre vermiştim.. gelin efendi efendi eski haline getirin bu kaldırımları diye, yoksa süre sonunda başta savcılık olmak üzere tüm yasal haklarımı kullanacağım dedim.. ortada açıkça bir hukuksuzluk ve birilerine rant yaratma çabası var.. üstüne üstlük o tehdit mektupları işi açıkça ortaya çıkarıyordu.. şimdi artık söz bitti.. hem teşhir edeceğim kendilerini her platformda hem de hukuksal olarak mücadele edeceğim sonuna kadar bu ‘sosyal demokrat’ belediyecilik anlayışıyla..  

öyle öfkeliyim ki haftalardır, arkadaşlarım bazen anlam veremiyorlar.. kendi oy verdiğin belediyeyi mi şikayet edeceksin diyerek dalga geçenler de var.. ne yani oy verdik diye sineye mi çekeceğiz..

kalkıp bana şunu da diyemezler ‘oturduğunuz apartmanların otoparklarının yetersizliğinden biz sorumlu değiliz..’ sonuna kadar kendileri sorumlular çünkü o apartmanların inşaat ruhsatlarını, izinlerini hep onlar vermiş.. geleceği düşünüp otoparkların yeterli olmasını sağlasalardı..

belediyecilik sadece fener alayı düzenlemek, fenerbahçe mitingine sarı lacivert atkı takıp katılmak değildir.. son gülen iyi güler..”

Crockett..

Comments are closed.